Küresel çelik sanayisi, son yıllarda köklü bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Özellikle hurda arzındaki daralma, sektörün dengelerini yeniden şekillendiriyor. Geri dönüşüm odaklı çelik üretimi, çevresel sürdürülebilirliğin vazgeçilmezi haline gelirken, bu modelin en önemli hammaddesi olan hurda, jeopolitik gelişmeler ve artan iç tüketim nedeniyle dünya genelinde daha zor bulunur hale geldi. Bu arz kısıtı, gözleri alternatif hammadde kaynaklarına çevirdi. Ve sahneye doğrudan indirgenmiş demir (DRI) çıkıyor.
Hurda Savaşları Başladı mı?
Özellikle Çin, Hindistan ve Türkiye gibi büyük çelik üreticisi ülkelerin iç piyasalarında hurdaya olan talebin artması, ihracat kısıtlamalarını da beraberinde getirdi. Avrupa Birliği’nin hurda ihracatına yönelik getirmeyi planladığı kısıtlamalar, çevresel gerekçelerle destekleniyor olsa da, bunun asıl nedeni kıtanın kendi yeşil dönüşüm hedefleriyle uyumlu bir hammadde güvenliği stratejisi. Bu gelişmeler, hurda fiyatlarında dalgalanmalara ve dünya genelinde hurda temininde ciddi zorluklara neden oldu.
Alternatif Hammadde: DRI’ın Parlayan Yıldızı
İşte bu noktada DRI (Doğrudan İndirgenmiş Demir), sektörün kurtarıcısı olarak öne çıkıyor. DRI, demir cevherinin doğrudan indirgenmesiyle elde ediliyor ve yüksek saflıktaki metalik içeriği sayesinde elektrik ark ocaklarında (EAF) çelik üretiminde hurdaya alternatif veya tamamlayıcı olarak kullanılabiliyor. Özellikle düşük karbon emisyonu hedefleyen üreticiler için hidrojenle indirgenmiş DRI, “yeşil çelik” üretiminin anahtarı olarak görülüyor.
Küresel DRI Piyasalarında Son Durum Ne?
Bugün dünyanın en büyük DRI üreticileri arasında Hindistan, İran, Rusya, Meksika ve Venezuela gibi ülkeler yer alıyor. Ancak bu ülkelerin çoğunda üretim süreçleri doğalgazla çalışıyor. Hidrojen bazlı DRI üretimi hâlâ gelişme aşamasında ve yüksek yatırım gerektiriyor. Avrupa ve Orta Doğu’da bu alanda ciddi projeler gündemde; özellikle Almanya, İsveç ve Suudi Arabistan’daki yeşil hidrojenle çalışan DRI projeleri dikkat çekiyor. Ülkemizin önde gelen çelik üreticilerinden Tosyalı Holding’in Cezayir’deki DRI yatırımı da bu alanda yapılmış önemli yatırımlar arasında yer alıyor.
DRI piyasasında öne çıkan bir başka unsur da kalite ve lojistik. DRI, genellikle briketlenmiş formda (HBI) taşınıyor çünkü toz halindeki ürün hem güvenlik hem de kalite açısından riskler taşıyor. Bu da HBI üretim kapasitesine sahip ülkeleri stratejik olarak daha avantajlı hale getiriyor.
Peki Türkiye Ne Yapmalı?
Türkiye, dünyanın en büyük çelik üreticilerinden biri olmasına rağmen hammadde açısından dışa bağımlı. Hurda ithalatının azalması ve fiyatların yükselmesi, Türk çelik üreticilerini alternatif kaynaklara yönelmeye zorluyor. Bu noktada DRI yatırımları, özellikle doğalgazın yoğun olduğu bölgelerde stratejik bir hamle olabilir. Aynı zamanda Türkiye’nin yeşil dönüşüm hedefleri doğrultusunda hidrojen bazlı DRI üretim projeleri desteklenmeli ve özel sektörle kamu arasında güçlü bir iş birliği kurulmalı.
Yeni Dengeler ve Fırsatlar
Küresel hurda piyasasında yaşanan arz daralması, çelik üretiminde yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. DRI, bu yeni dönemin merkezinde yer alacak gibi görünüyor. Ancak bu sadece bir teknolojik geçiş değil; aynı zamanda jeopolitik, ekonomik ve çevresel dinamiklerin yeniden yazıldığı bir süreç. Bu değişimi yakalayabilen ülkeler ve şirketler, çelikte sadece üretim değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik lideri olma fırsatını da yakalayacak.