Küresel çelik sektörü, 2025 yılının Mayıs ayında talep zayıflığı ve arz fazlası ikilemiyle karşı karşıya kaldı. Dünya Çelik Birliği (World Steel Association) verilerine göre, 70 ülkenin toplam ham çelik üretimi mayısta geçen yılın aynı dönemine göre %3,8 azalarak 158,8 milyon tona geriledi. Bu daralma, yılın ilk beş ayında toplam üretimin de %1,3 düşüşle 784 milyon tona inmesine yol açtı.
Aylık bazda yüzde 2'lik bir artış yaşansa da, yıllık bazdaki daralma küresel çelik piyasasında endişe yaratıyor. En büyük düşüş Çin, Rusya, Almanya ve Japonya gibi büyük üretici ülkelerde gerçekleşti.
Çin’de iç talep zayıf, ihracat baskısı yüksek
Küresel üretimin yaklaşık yarısını gerçekleştiren Çin’de, Mayıs ayı üretimi %6,9 düşüşle 86,6 milyon ton olarak kaydedildi. Çin’in iç piyasasındaki yavaşlama dikkat çekerken, üretimin büyük bölümü ihracata yöneldi. S&P Global verilerine göre Çin’in görünür çelik tüketimi mayısta %12,3 azalarak 75,6 milyon tona geriledi. İnşaat sektöründeki durgunluk ve mevsimsel etkiler bu düşüşte etkili oldu.
Ancak üretimde ciddi bir kesinti yaşanmadı. Aksine, Çin rekor seviyeye yakın ihracat gerçekleştirdi. Mayısta 11,95 milyon ton çelik ihraç eden ülke, tarihindeki en yüksek ikinci aylık ihracat performansına ulaştı. Ocak-Mayıs döneminde ise ihracat %16,5 artarak 53,2 milyon tona çıktı.
Kütük İhracatında Patlama: %471 Artış
Çin’in dış ticaret hamlesinde en dikkat çekici kalem kütük ihracatı oldu. 2025’in ilk beş ayında kütük ihracatı %471 artarak 4,17 milyon tona yükseldi. Çin’in başlıca müşterileri Endonezya, Filipinler ve Suudi Arabistan olurken, bu üç ülke toplam ihracatın yaklaşık %44’ünü oluşturdu.
Yaz Aylarında Durgunluk, Sonbaharda Umut
Küresel çelik piyasasında yaz aylarında geleneksel olarak görülen durgunluğun ardından, sektör eylül ve ekim aylarında mevsimsel bir toparlanma bekliyor. Ancak bu toparlanmanın ne kadar güçlü olacağı, özellikle Çin’in üretim ve ihracat stratejilerine bağlı olacak.
Uzmanlara göre, Çin’in iç talepte toparlanma olmaksızın üretimi yüksek seviyelerde tutması durumunda, diğer üretici ülkelerde ciddi fiyat baskıları oluşabilir. Bu da küresel ölçekte dengesiz bir arz fazlası yaratabilir ve fiyat istikrarını bozabilir.