Soybaş Demir Çelik Yönetim Kurulu Üyesi - Dış Ticaret Direktörü Esra Soybaş ile Made in Steel Fuarı’nda gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.

Fuar Soybaş Demir Çelik açısından nasıl geçti? Hangi ülkelerden ziyaretçiler aldınız? Ziyaretçiler daha çok hangi ürünlerinizle ilgilendi? Bu üç günü kısaca değerlendirir misiniz?

Hoş geldiniz Murat Bey, fuarın son günündeyiz. Özellikle ikinci gün oldukça yoğundu. Hem ilk gün hem de bugün çeşitli firmaları ağırladık. Ancak bizim açımızdan en yoğun gün ikinci gündü.

“Hurda ihracatında uygulanacak kısıtlamalar Türkiye için hem tedarik hem de maliyet açısından zorluklar doğuracak”

Firmamızı ziyaret edenlerin çoğu Balkanlar ve Doğu Avrupa ülkelerinden geldi. Bu bölgeler şu anda bizim de yoğunlukla çalıştığımız pazarlar. Bunun dışında İtalya, İngiltere gibi ülkelerden de ziyaretçiler oldu. Ancak ağırlıklı olarak Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinden gelen ziyaretçiler vardı.

Kuzey Afrika ülkelerinden, özellikle Cezayir, Tunus, Libya gibi ülkelerden daha fazla ziyaretçi olmasını bekliyorduk. Fakat fuarda bu ülkelerden neredeyse hiç katılım olmadı. Daha çok Avrupa ülkelerinden ziyaretçilerle karşılaştık.

2025 yılını geride bırakmak üzereyiz. Ekonomi ve demir çelik sektörü açısından çalkantılı bir süreç oldu. Soybaş Demir Çelik açısından bu dönem nasıl geçti? Yılın ikinci yarısından neler bekliyorsunuz?

Yaz döneminde işlerin biraz yavaşlaması bekleniyor. Ancak Eylül’den sonra genel kanı olarak toparlanma yönünde bir hareket olacağını ümit ediyorum. 2024 seviyelerini bir şekilde yakalamaya çalışarak, belki biraz altında kalabiliriz ya da aynı seviyelerde yılı tamamlarız diye düşünüyorum. Çok kötü bir senaryo beklemiyoruz. Şu an için ilk yarıyı böyle kapatıyoruz, ikinci yarının da benzer şekilde devam edeceğini öngörüyorum.

Küresel piyasalarda içe kapanma eğilimleri artıyor. ABD, bazı üretimlerini kendi ülkesinde yapmanın zamanının geldiğini vurgularken, Avrupa savunma sanayisine daha fazla ağırlık vermesi gerektiğini ifade ediyor. Bu gelişmeler Türk çelik piyasasına nasıl yansır?

Türkiye’nin jeopolitik konumu, her pazara erişim açısından önemli fırsatlar sunuyor. ABD’nin attığı bu adımlar tüm dünyayı etkiliyor. Ancak Türkiye için, özellikle Kuzey Avrupa ülkeleriyle yeni fırsatlar doğabilir. İhracat kabiliyeti yüksek bir ülke olarak Türkiye, küresel zorluklara rağmen bu fırsatları avantaja çevirebilecek potansiyele sahip. Elbette zorluklar olacak, ama biz bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeyi umuyoruz.

Son olarak hurda konusuna değinmek istiyorum. Çelik Servisi Merkezi hizmetleri ve ERW Boru-Profil üretiminiz var. Ana çelik üreticisi olmamakla birlikte, ticaretini yaptığınız ürünlerin üretim şekli önemli. Avrupa’da hurda ihracatının kısıtlanması konuşuluyor. Eurofer bu konuda baskı yapıyor. Türkiye’nin çelik üretiminin %70’inin hurdaya dayalı olduğu düşünülürse, bu kısıtlama Türk çelik sektörünü nasıl etkiler? Fiyatlara yansır mı?

Son yıllarda bu konu, özellikle yeşil çelik üretimi bağlamında gündemde. Türkiye, bugüne kadar hurda bazlı üretimi sayesinde hem çevresel avantajlar sağladı hem de maliyet açısından rekabetçi bir konumda oldu. Avrupa Birliği, karbon ayak izini azaltmak ve çelik üretiminde daha sürdürülebilir yöntemlere geçmek için hurda ihracatını sınırlandırmayı planlıyor. Eurofer’in baskıları da bu yönde artıyor. Eğer bu kısıtlamalar hayata geçirilirse, Türkiye gibi hurda ithalatına bağımlı olan ülkeler için bu durum ciddi sıkıntılar doğurabilir.

Çünkü Türkiye’nin toplam çelik üretiminin yaklaşık %70’i hurdaya dayalı. Avrupa’dan hurda temininde yaşanacak daralma, öncelikle hammadde tedarikinde aksamalara ve üretim maliyetlerinin artmasına sebep olur. Bu durum doğrudan çelik fiyatlarına yansır ve hem iç piyasa hem de ihracat açısından baskı oluşturur. Türkiye, bu olası gelişmelere karşı yeni tedarik kaynakları bulmaya çalışsa da, kısa vadede bu sorunun çözülmesi kolay olmayabilir.

Ayrıca, hurda kısıtlamalarının uygulanması, Türkiye’nin yeşil çelik üretim hedeflerini de olumsuz etkileyebilir. Çünkü hurda, düşük karbon ayak izine sahip üretim için önemli bir kaynak. Kısıtlamalar nedeniyle üreticiler, daha karbon yoğun yöntemlere dönmek zorunda kalabilir ki bu da yeşil dönüşüm hedefleri açısından geri bir adım olur.

Sonuç olarak, hurda ihracatında uygulanacak kısıtlamalar Türkiye için hem tedarik hem de maliyet açısından zorluklar doğuracak, fiyatlar üzerinde baskı oluşturacaktır. Bu nedenle sektör olarak hem yeni tedarik kaynakları bulmaya hem de daha sürdürülebilir çözümler üretmeye odaklanmamız gerekiyor.