Türkiye, 2053 Net Sıfır hedefi doğrultusunda çelik sektöründe yeşil dönüşüm sürecine hız verdi. Karbon emisyonlarının azaltılması için enerji verimliliği, yenilenebilir enerji yatırımları ve yeni nesil elektrikli çelik üretim teknolojileri ön plana çıkıyor.
EAF Modeliyle Başlayan Düşük Karbonlu Yolculuk
2000’li yıllarda sanayileşme hamlesine paralel olarak şekillenen Türk çelik sektörü, yüksek karbonlu entegre üretim yerine, daha düşük emisyon sağlayan hurda bazlı Elektrik Ark Ocağı (EAF) modelini tercih etti. Bu stratejik karar, Türkiye’yi birçok ülkeye kıyasla düşük karbonlu üretim avantajına taşıdı.
Bugün Türkiye'de çeliğin %75’i EAF tesislerinde üretiliyor. Ton başına karbon emisyonu ortalama 1 ton civarında. Bu oran entegre üretim yapan ülkelerin oldukça altında.
Emisyonların Kaynağı 3 Büyük Tesis
Sektördeki emisyonların büyük kısmı, OYAK Maden Metalürji Grubu'na ait Erdemir ve İsdemir ile Kardemir tesislerinden kaynaklanıyor. Toplam üretimin %30’unu oluşturan bu tesisler, karbon salımının ise büyük çoğunluğundan sorumlu.
Milyar Dolarlık Yeşil Yatırımlar Başladı
Erdemir ve İsdemir, mevcut entegre üretimlerine ek olarak toplam 3,9 milyon ton kapasiteli elektrikli çelik üretim tesisleri kurmaya hazırlanıyor. Yeni tesislerde öncelikle doğal gazla üretilen doğrudan indirgenmiş demir (DRI) kullanılacak; 2040 sonrasında ise hidrojenle geçiş planlanıyor.
OYAK, 2025-2030 dönemi için yeşil dönüşüme 3,2 milyar dolarlık yatırım planlıyor. Yatırımın %70-80’i ise yabancı kaynaklardan sağlanacak.
Kardemir ise 1,5 milyar dolarlık yatırım programıyla dikkat çekiyor. Şirket, 2026 sonuna kadar yenilenebilir enerji kapasitesini 250 MW’a çıkaracak. Güneş ve rüzgar enerjisi yatırımlarıyla emisyonlarını 2030 yılına kadar %15 azaltmayı hedefliyor.
Özel Sektör de Harekete Geçti
Bağımsız çelik üreticileri de dönüşüm sürecine katılıyor. Dilovası’nda faaliyet gösteren Diler Demir Çelik, 25 MW’lık güneş santraliyle yıllık 15.000 ton CO? emisyonunu engelliyor. Şirket, 2035’ten itibaren tamamen sıfır emisyonlu çelik üretimine geçmeyi planlıyor.
ETS Sistemi Yasalaştı
Sektördeki dönüşümün yasal zemini de hazırlandı. 2 Temmuz’da TBMM’den geçen iklim yasası ile Emisyon Ticaret Sistemi (ETS TR) resmen kuruldu. Çelik dahil tüm sanayi işletmeleri, emisyon izinlerini İstanbul Enerji Borsası’ndan (EPİAŞ) satın alacak. Emisyon bildiriminde bulunmayanlara 125 bin dolara kadar ceza uygulanacak.
Enerji Dönüşümünde Hedef 2035
Enerji Bakanlığı’nın 2035 yılına kadar belirlediği Yenilenebilir Enerji Yol Haritası kapsamında:
- GES kapasitesi 22.6 GW,
- Rüzgar enerjisi 14.8 GW,
- Jeotermal 4.4 GW,
- HES kapasitesi 32.4 GW’a ulaşacak.
Toplam yatırım 28 milyar doları bulacak.
Nükleer ve Hidrojen Stratejisi Devrede
Türkiye’nin enerji dönüşümünde nükleer enerjiye de özel önem veriliyor. Akkuyu Nükleer Santrali’nde ilk ünitenin bu yıl test üretimine başlaması bekleniyor. 2053 yılına kadar 20 GW’lık nükleer kapasiteye ulaşılması planlanıyor.
2023’te kabul edilen hidrojen stratejisi kapsamında ise 2053 yılına kadar 75 GW'lık yeşil hidrojen üretim kapasitesi hedefleniyor. Ancak bu alandaki yatırımlar için henüz pilot proje devreye alınmadı.
Uzmanlar Uyarıyor: En Kritik Engel Finansman
Türkiye’nin yeşil çelik yolculuğu umut verici olsa da, uzmanlara göre en büyük risk hidrojen teknolojilerinin yeterince hızlı ve uygun maliyetle erişilebilir olmaması. Hükümetin sübvansiyon gücünün sınırlı olması da bu süreci özel sektör yatırımlarına bağımlı hale getiriyor.
Sektör, 2053 Net Sıfır hedefine kararlılıkla ilerliyor. Ancak hidrojen altyapısı, dış finansman erişimi ve küresel piyasa koşulları bu yolculuğun başarısını belirleyecek ana faktörler olacak.