Türkiye’nin makine imalat sanayisinde özgün tasarımlarıyla öne çıkan Yukon Makine, bugün sadece yerli pazarda değil, Avrupa ve Amerika’daki rakiplerinin de dikkatini çeken bir marka haline geldi. Ancak bu başarı, kolay kazanılmış bir yolculuğun eseri değil. ODTÜ’den mezun olduktan sonra kariyerine OSTİM’de başlayan, TÜPRAŞ’ta görev yapan ve Kanada’da mühendislik deneyimini pekiştiren Esat Ulusoy, 40 yıla yaklaşan emeğini bir dünya markası yaratma hayaline adadı. Ulusoy, “Mühendis için memleket kaygısı şarttır” diyerek Kanada’da kalma fırsatını reddetti, ülkesine döndü ve tüm zorluklara rağmen kendi yolunu açtı. Bugün, boy kesme hatlarından hidrolik leveller sistemlerine kadar birçok yeniliği ilk kez Türkiye’de hayata geçiren Yukon Makine, güçlü mühendislik altyapısı ve özgün teknolojileriyle dikkat çekiyor. Biz de Yukon Makina Kurucusu / Genel Müdürü Esat Ulusoy ile hem kendi hikâyesini, hem de Yukon Makine’nin geleceğe dair hedeflerini konuştuk.

Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? Özgeçmişinizden bahseder misiniz?

1965 yılında doğdum. İlk, orta ve liseyi Ankara’da okudum. Sonrasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne girdim ve 1989 yılında ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Çalışma hayatıma OSTİM Sanayi Sitesi’nde başladım. Çünkü işin mutfağı orasıydı. Arkadaşlarımın çoğu resmi kuruluşlara, büyük şirketlere girdiler. Ben ise ısrarla işin mutfağında olunması gerektiğine inandığım için OSTİM’de Sonsan Sondaj Sanayi adlı, petrol sondaj takımlarını üreten ve bakımını yapan bir firmada işe başladım. O yıllarda diz boyu çamurun içinde çalıştığımız günlerdi. Bugün OSTİM çok farklı bir boyut kazandı. Üç yıl kadar OSTİM’de çalıştım. Özçelikler Hidrolik firmasında görev aldım. Daha sonra OSTİM’den ayrılıp TÜPRAŞ İzmit Rafinerisi’nde proje mühendisi olarak çalışmaya başladım. Beş yılın ardından oradan istifa edip Kanada’ya gittim. Kanada’ya gitmemdeki neden, daha iyi bir mühendis olabilmek ve donanım kazanabilmekti. Yurt dışında mühendislik nasıl yapılıyor, nasıl üretiliyor görmek istedim.

Beş yıl kalmak üzere gittim; kalıcı değildi. Amacım kendimi geliştirip ülkeme dönmekti. Derdim, donanımımı tamamlayıp ülke adına bir şeyler yapmaktı. Beş yıl sonunda döndüm fakat yatırımcı bulamadığım için tekrar Kanada’ya gitmek zorunda kaldım.

Yaklaşık 20 yatırımcıyla görüştüm ama hiçbiri somut adım atmadı. Bir iki yıl daha Kanada’da kaldım. Ancak şunu anladım ki uzaktan gelip bir şeyleri anlatmak çok zor. Bu nedenle Türkiye’de olmam gerektiğine karar verdim ve geri döndüm. Bu kararım eleştirildi. “Kanada’dan dönülür mü? Orada yapsaydın daha iyi olmaz mıydı?” diyen çok oldu. Evet, belki orada daha mutlu olabilirdim ama bir mühendis için öncelik memleket kaygısı olmalıdır. Bana göre memleket kaygısı olmayan mühendis, mühendis değildir. Zaten Kanada’ya da dönmek üzere gitmiştim. Bu süreçte Kanada vatandaşlığını da aldım. Hatta kızlarım hâlâ Kanada’da yaşıyor. Ben ise burada ciddi bir mücadele içindeyim.

“Yukon, boy kesme hatlarından hidrolik leveller sistemlerine uzanan yenilikleriyle Avrupa ve Amerika’daki rakiplerini geride bırakıyor”

Amacım, yurtdışından makineler gelmesin; biz üretelim, biz öğrenelim, yan sanayimizi geliştirelim. Çok zorlandık, marka yaratmak çok zordu. Güzel bir marka yarattık ama ciddi şekilde devlet teşvikine ihtiyaç var. Tek başına bilgi veya yetenek yeterli değil. Bunu marka haline getiremediğiniz sürece ömürden gidiyor. Ülkede birçok marka yaratılmaya çalışıldı ama çoğu bir yerden sonra çöktü. Markaların sürekliliği için devletin üretim yapan, mühendislik geliştiren firmalara destek olması şart.

Piyasa kurtlar sofrası. Yanında devlet gibi güçlü bir destek yoksa markalar sönüp gidiyor. Benim endişem de bu. 60 yaşındayım, 40 yılımı bu markaya verdim. Özellikle son dönemde imalat sektörü çok zor günlerden geçiyor. Bu süreçleri aşabilmek için mutlaka desteğe ihtiyaç var. Biz belki aşarız çünkü güçlü bir marka yarattık. Ancak bizim kadar şanslı olmayan birçok firma var. Onlar ülkenin değerleri ama yavaş yavaş kayboluyorlar. Devlet desteği finansal olmak zorunda değil; şartlar iyileştirilebilir, organize sanayi arsaları ucuzlatılabilir ya da bedava verilebilir. Alt yapı devlet tarafından yapılmalı, firmalara kiralanmalı. Çünkü bugün 10 dönümlük bir bina için en az 20 dönümlük arazi gerekiyor. Arazi, bina, makineler derken altından kalkmak imkânsız. Destek hak edene verilmeli. Rant için alanlara değil, gerçekten üreten ve geliştiren yapılara verilmelidir.

Yukon Makine’nin kuruluş hikayesini anlatır mısınız?

Bizim özümüz mühendislik ve tasarım. İlk firmayı tasarım ve mühendislik üzerine kurdum. İmalatlarımızı partner firmalara yaptırıyorduk.

Yaptığımız tasarımları 4-5 imalatçıya üretip müşterilerimize kuruyorduk. 2007’de Yukon markası doğdu. 2007’den 2020 başına kadar makinelerimizi dışarıda ürettirdik. 2020’den itibaren kendi imalat grubumuzu kurduk. Asıl zorluklar da bundan sonra başladı. Çünkü bizim gibi makine hatları üreten firmalarda imalat yapısının oturması 5 yıl sürüyor. Kalifiye eleman bulmak, yetiştirmek, firmaya bağlı kılmak kolay olmuyor.

Bugün tasarım ve mühendislikte Avrupa ve Amerika ile yarışır durumdayız. Hatta bazı makinelerimiz tamamen Yukon’a özgü. Örneğin boy kesme hatlarındaki makaslarımız sadece bize ait. Avrupa’da olmayan, bükmeden kesme yapan makaslar ürettik. 15 mm rotary makası geliştirdik ve bir müşterimize kurduk, çok başarılı oldu. Ayrıca hatlarda kullanılan leveller sistemlerini hidrolik yaptık. Avrupa henüz bu teknolojiye geçmedi. Amerika’da iki firma yapıyor, Avrupa’da ise sadece biz yapıyoruz. Hatta Amerika’daki rakiplerimizin üzerine çıktık. Fonksiyonellik, bakım kolaylığı ve operatör kullanımında üstün durumdayız.

2025 yılı firmanız açısından nasıl geçiyor?

2025 bizim için zor geçiyor. Henüz bitmedi ama sıkıntılı. Elimizde büyük firmalara yaptığımız işler var. Tosçelik, Habaş gibi şirketlere çalışıyoruz. Daha önce Erdemir Grubu, Atakaş, Koyuncu Başatlı gibi birçok firmaya işler yaptık. Bu yıl Habaş ve Tosçelik için yaptığımız makinelerle yılı tamamlayacağız. Ancak 2026’yı nasıl geçireceğimizi bilmiyorum.

Fuarda yeni görüşmeler yapıyoruz. Yatırım konusunda firmalar çekingen davranıyor. Bugün iki yabancı firma geldi, yaptıklarımızı görünce çok şaşırdılar ve teklif istediler.

Yurt dışı pazarında Yukon’un bilinirliği nasıl?

Avrupa ve Amerika bizi tanıyor. Henüz doğrudan makine satmamış olsak da çalıştığımız Türk firmaları yurt dışından da teklifler alıyor. Dolayısıyla rakiplerimiz, özellikle Avrupa’dakiler, bu işleri kimin yaptığını biliyorlar. “Bu Yukon kim?” diye merak ettiler. Hatta gelip sordular.

Başlarda “Yukon yapamaz” dediler ama gördüler ki yapabiliyoruz. Ne zaman ihaleye girsek işi biz alıyoruz. Bu nedenle Avrupa’daki rakiplerimiz bizi tanıyor ama çok da sevmiyorlar. Yakında oraya da satış yapacağız. Benim hedefim Yukon’un Esat Ulusoy ile anılmaması. Yukon, tek başına bir dünya markası olsun istiyorum. Bunun için adım adım ilerliyoruz. Eğer devlet desteği olursa çelik servis merkezlerinin ötesine geçip büyük hatlara, hatta haddehane imalatına girmeyi hedefliyoruz. Bu projeler yüz milyonlarca dolar değerinde. Tek başımıza yapamayız ama devlet desteğiyle neden olmasın? Sıfırdan başladık, buraya geldik. Bundan sonrası için yanımızda bir omuz olursa, bu ülkeden haddehane de çıkar.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Özellikle 2025 ve 2026’nın ülkemiz için çok zorlu olacağını görüyorum. Ama pes etmek yok. Mücadeleye devam edeceğiz. SteelTürk ekibine de standımızı ziyaret ettiğiniz için teşekkür ediyorum.